Perşembe, Mart 28, 2024
Genel

Via Campesina : “Gıda Egemenliği ve Dayanışma: Çiftçi Mücadelemizi İlerletmek İçin Tarihi Bir An”

Çiftçi-Sen’in de bileşeni olduğu La Via Campesina 17 Nisan Uluslararası Çiftçi Mücadeleri Günü vesilesiyle yayınladığı bildiride, Covid-19 pandemisi karşısında gıda egemeliğinin ve dayanışmanın önemini vurgulayarak, patentlemeler ve hak ihlalleri karşısında kamu politikalarının güçlendirilmesi vurgusu yaptı.

ULUSLARARASI ÇİFTÇİ MÜCADELELERİ GÜNÜ: LA VIA CAMPESINA BİLDİRİSİ, HARARE, ZIMBABWE, 17 NİSAN 2021

Uluslararası Çiftçi Mücadeleri Günü olan 17 Nisan, gıda egemenliğine bakışımızı düşünme, mücadelelerimizin suç gibi gösterilmesine ve çiftçilerin, yerli halkların ve topluluklarının hakları, onuru ve eşitlik için küresel olarak mücadele edenlerin öldürülmesine karşı dayanışmamızı güçlendirme günüdür. Mücadelemizin suç gibi gösterilmesine, öldürmelere ve cezasızlığa son verilmesi, haklarımıza tam olarak saygı gösterilmesi talebiyle dayanışma için el ele veriyor, mevcut durumda küresel olarak birçok çiftçinin karşı karşıya olduğu ekonomik ve sosyal güçlükler karşısında uyarıyoruz.

Birincisi, 2020’de başlayıp halen sürmekte olan sağlık krizi COVID-19 pandemisi küresel çapta iki milyonun üzerinde ölüme yol açtı. Pandeminin etkisini azaltmak ve sonlandırmak için alınan önlemler işçi haklarında ciddi gerilemeler, işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, açlık ve şiddetle kendini gösteren çok derin toplumsal krizlere yol açtı. Yaygın iklim kriziyl birlikte seyreden bu sağlık krizi kitlelerin sosyal ve ekonomik koşullarını daha da kötüleştirdi.

İkincisi, endüstriyel tarım ve şirket lobileri küresel demokratik yönetişim alanlarını ele geçirmek için faaliyetlerini artırdılar. Bazıları, açlığın arttığından dem vurarak, hükümetleri GDO kullanımı üzerindeki yasakları kaldırmaya çağırdı. Bazı büyük işletmelerse doğal kaynakları koruma yasalarını gevşetmek için pandemi kılıfı altında yasa yapıcılarla birlikte çalıştılar. Birleşmiş Milletler’in çalışma alanlarına ve küresel politika üretme süreçlerine sivil toplumun katılımını önlemeye yönelik bilinçli çabalara tanıklık ettik. İnsan Hakları Konseyi ve diğer etkinliklerin toplantılarının dijital ortama taşınması çiftçilerin ve yerli topluluklarının katılımının sınırlanmasıyla sonuçlandı.

Üçüncüsü, jeopolitik güçlerin ve aktörlerin – ekonomik olarak ileri ülkeler (ABD/AB Çin ve Rusya’ya karşı vb) arasındaki gerginliklerle kendini gösteren – şimdiki konumlanışı, süregiden ve yükselen militarizasyon ve bununla paralel olarak küresel pazarların bu büyük ülkeler arasında yeniden bölüşülmesi

, müttefikler arasında (ABD ve AB) dış rekabeti önleyecek gümrük vergilerinin yeniden sunulması, çürümekte olan kapitalist sistemin tehlike çanlarıdır. Başta nadir mineraller olmak üzere hammadde kaynakları üzerindeki rekabet ve dünya pazarlarının yeniden bölüşümü kaçınılmaz olarak silahlı çatışmalara ve yıkıcı savaşlara neden olmaktadır. Bunun sonucunda Afrika, Ortadoğu, Latin ve Kuzey Amerika ve Avrupa’da göçmen krizi daha da kötüye gitmiştir.

Dünyanın karşı karşıya kaldığı çoklu krizler yeni değildir ancak gıda egemenliği kavgasını daha ileriye taşımak için politik bir imkan sunmaktadır.

Covid-19 pandemisiyle birlikte doruğa çıkan gıda, iklim, çevre, ekonomi, demokrasi ve sağlık krizleri bütün insanlığa mevcut tarım ve gıda modelinin dönüştürülmesinin yaşamsal önemde olduğunu göstermiştir. İster COVID-19 pandemisi ister gıda kıtlığı olsun her kriz neoliberalizmin aşındırmayı ve zayıflatmayı sürdürdüğü yerel gıda sistemlerinin önemini ve gücünü göstermiştir.

1993’te kuruluşundan bugüne La Via Campesina özellikle tarımdaki hakim kapitalist üretim ilişkilerine bir alternatif olarak gıda egemenliğini geliştirmekte ve desteklemektedir. Yirmi sekiz yıldan uzun bir süredir gıda egemenliği toplumsal hareketler, sivil toplum örgütleri ve benzerleri arasında giderek daha fazla yer edinmiştir.

Dolayısıyla, bizim için gıda egemenliği ve köylü agroekolojisi, açlıkla mücadelede kritik öneme sahip yerelleşmiş gıda sistemlerini güçlendirmek, gezegeni soğutmak, biyolojik çeşitliliği korumak, çiftçilerin ve işçilerin haklarına saygı göstermek için ihtiyaç duyduğumuz ve her krizden başarıyla çıkan çözüm olmaya devam etmektedir. Dahası, gıda egemenliği dayanışmayı güçlendirir – ki dayanışma kapitalizmin yücelttiği bireyciliğin yerine insanlığın temel özelliğidir – ve dayanışmadaki ortak irademizi ayakta tutar. Önemli olan kâr değil halktır. Şimdi, dönüşümün ve değer esaslı bir toplum kurmanın tam zamanıdır.

Uluslararası çiftçi mücadelesini güçlendirmek için temel politik aracımız Birleşmiş Milletler Köylü Hakları Beyannamesi’dir

La Via Campesina olarak, yaşamlarını sürdürebilmeleri pamuk ipliğine bağlı milyarlarca insana eşitlik, onur ve refah getirebilmek için hükümetlerin radikal kamu politikalarını acilen geliştirip uygulamaları zamanının geldiğine inanıyoruz. Kamu politikalarında radikal değişiklikler olmazsa umutsuzluk artacak ve birçok ülkede, örneğin şimdi olduğu gibi aşırı sağın, faşizmin ve gerici milliyetçiliğin çeşitli biçimleri gibi istenmeyen sonuçlar ortaya çıkacaktır. Gıda egemenliği, kırsal bölgelerdeki ailelerin ve tüketicilerin yararına olan tek uygun çözüm olmaya devam etmektedir.

Son 28 yılda öneriler geliştirme, deneyim biriktirme ve ittifaklar oluşturma konusundaki çalışmaların sonucunda bazı ilerici hükümetlerin, gıda hakkı için BM özel raportörünün, Dünya Gıda Güvenliği Komitesi’nin (CFS), Sivil Toplum ve Yerli Halklar Mekanizması (CSM) işleyişlerinin desteğiyle ve BM Köylülerin ve Kırsalda Çalışan Diğer İnsanların Hakları Deklarasyonu’ndan (UNDROP) yararlanarak iyi politikalar geliştirebileceğimiz tarihsel bir fırsat yakaladık. UNDROP, acil olarak ihtiyaç duyulan ve ülkelerin kırsal bölgelerde daha düzgün yaşama ve çalışma koşulları sağlayabilmek amacıyla hayata geçirmeleri gereken kamu politikalarının ana bileşenleri olarak tarımsal reform programlarının dünya çapında yükseltilmesi için bir araç olması gerekir. Biz, kamu politikalarının doğru uygulanmasını temin etmek ve izlemek amacıyla ilerici hükümetlerle, benzer düşüncede olan kırsal ve kentsel hareketlerle ve diğer örgütlerle iş birliği yapacağız. Bu, geçip gitmesine izin veremeyeceğimiz bir fırsattır. Dünya Ekonomik Forumu inisiyatifinin BM Gıda Sistemi Zirvesi’ni organize etmek ve gasp etmek amaçlı girişimleri dahi ilerlememize engel olamayacak. Gıda egemenliğini esas alan ve kalıcı bir çözüme götürecek olan, küçük çiftçiler ve onların gıda politikalarının biçimlendirilmesine aktif katılımıdır. Küçük çiftçiler olarak çokuluslu şirketlere, endüstriyel tarıma, büyük toprak sahiplerine ve emperyalizme direnmek ve bunlarla mücadele etmek için kendimizi donatmalıyız.

Uygun politik koşullardan yararlanmak, gıda üzerindeki kontrolü geri kazanmak için La Via Campesina müttefikleriyle birlikte hükümetlere bir çağrı yapmakta ve her düzeyde gıda egemenliğinin kazanılması için kamu politikalarının tanımlanmasını ve geliştirilmesini talep etmektedir. Bu, kökleri köylü ve aile tarımında olan ulusal verimlilik kapasitesinin kamu sektörü bütçesi, garantili fiyatlar, krediler ve – üreticiler ve tüketiciler arasında doğrudan pazarlama ve gerçek bir toprak reformu gibi – diğer destek biçimleri aracılığıyla iyileştirilmesi anlamına gelir. Köylü ve aile tarımını, hem kırsal hem kentsel ihtiyaçları karşılayan gıda ve tarım sistemlerini güçlendirmek için çağrıda bulunuyor ve bu kez “çiftçiden çiftçiye” modelini esas alarak araştırma ve teknik destek sistemlerinin geliştirilmiş versiyonlarını yeniden yapılandırmamız gerektiğini söylüyoruz.

Köylüler olarak biz, özellikle küresel COVID-19 pandemisi koşullarında sağlığın bir insan hakkı olarak ele alınması için mücadele ediyoruz. La Via Campesina olarak herkesin BM Köylü Hakları Deklarasyonu’nun 23. Maddesinde tanımlandığı şekilde hastalıktan korunma, aşı ve uzun süreli tedavi dahil ücretsiz sağlık hizmetinden yararlanabilmesini talep ediyoruz. Aşılar patentli olmamalı ve çokuluslu şirketlerin kâr ve kontrolüne bırakılmamalıdır. Aşıların patentli olması piyasanın hayatı ticarileştirmesine yol açar. Toplumun tüm üyelerinin bilgiye erişimi olmalı ve önerilen tedavileri değerlendirebilmelidir. Hem insanların hem de çevrenin iyiliği ve bakımının bir yolu olarak Gıda Egemenliği yaklaşımının önerdiği gibi, sağlık hizmetinin bağışıklık sistemini güçlendiren sağlıklı, sürdürülebilir bir beslenme rejimi ile başlayacağını tekrarlıyoruz.

Şimdi dönüşüm zamanı!

Yirmi birinci yüzyılda herkese yetecek kadar gıda mevcut olmasına rağmen yüz milyonlarca aç insan olması, eşitsizlikler ve insan hakları ihlallerinin kötüleşmesi, suç, zorla alıkoyma ve otoriter rejimlerin küresel olarak artışta olması kabul edilemez.

Bu 17 Nisan’da diyoruz ki: Onurumuz için, sağlık için, gıda egemenliğini esas alan kamu politikaları için, topluluklarımızı ve doğal kaynaklarımızı korumak için mücadele etmek suç değildir; hakkımızdır! Devletler mücadelemize suç muamelesi yapmamalı ve haklarımızı çiğnememelidir. Bizleri katletmesinler. Onların görevi bizim haklarımızı korumaktır. Bu nedenle, dünyanın her köşesinde hakları için mücadele eden bütün halklar ile dayanışma içindeyiz. Gıda egemenliği ve dayanışmayla, herkes için toplumsal adalet ve onura erişebiliriz.

DÜNYAYI BESLİYORUZ VE GIDA EGEMENLİĞİNİ İNŞA EDİYORUZ!

MÜCADELEYİ KÜRESELLEŞTİR, UMUDU KÜRESELLEŞTİR!

#GıdaEgemenliğiOlmadanGelecekYok #GıdaEgemenliğiŞİMDİ

0 Paylaşımlar